Sanayi 5.0, yapay zeka ve akıllı fabrikalar hakkındaki manşetleri okurken, Türkiye'deki sanayi firmalarımızın dijital olgunluk notunun 5 üzerinden ortalama 2.3 olduğunu biliyor muydunuz? Teknoloji dünyası bize daha verimli, daha akıllı ve tamamen otonom bir üretim geleceği vaat ediyor. Peki, bu parlak vizyon ile sahadaki gerçekliğimiz ne kadar örtüşüyor? Dijital dönüşüm yolculuğu, popüler teknolojileri satın alıp kurmaktan ibaret basit bir süreç mi, yoksa buz dağının görünmeyen yüzünde çok daha karmaşık dinamikler mi var? Gelin, bu yolculuğun ardındaki şaşırtıcı gerçeklere birlikte göz atalım.

Gerçek 1: Sanayi 5.0'ı Konuşuyoruz Ama Henüz 4.0'ın Başındayız

En heyecan verici konulardan, yani Sanayi 5.0'dan bahsetmeyi hepimiz seviyoruz. Ancak veriler, henüz o aşamaya gelmek için katetmemiz gereken uzun bir yol olduğunu gösteriyor. Türkiye'deki sanayi firmalarının dijital olgunluk seviyesi üzerine yapılan araştırmalar, bu gerçeği net bir şekilde ortaya koyuyor:

  • TÜSİAD'ın verilerine göre ortalama dijital olgunluk seviyemiz 2.32.
  • 1000'den fazla firmanın analiziyle elde edilen bir başka veri ise bu ortalamayı 2.34 olarak teyit ediyor.

Bu rakamlar, Sanayi 4.0 devrimini bile tam olarak hayata geçiremediğimizi gösteriyor. Ancak bu tabloyu doğru okumak gerekir. Bu rakamlar Sanayi 4.0 hedefinden uzak olduğumuzu gösterse de, dijital dönüşüm uzmanı Özgür Bey'in de belirttiği gibi, on yıl önce 1.3 seviyelerinden buraya gelmek, aslında Türkiye'nin katettiği önemli mesafenin ve yerli teknoloji tedarikçilerinin artışının da bir kanıtıdır.

Yine de mevcut durumdayken Sanayi 5.0'ı konuşmak biraz erken olabilir. Belki de şu an yaşadığımız şey bir devrimden çok, "Sanayi 4.1" olarak adlandırılabilecek bir evrimdir.

Stratejik Çıkarım: İlk stratejik hamle, fütüristik teknolojileri hayal etmek değil, mevcut operasyonel zayıflıkları dürüstçe teşhis etmektir.

Gerçek 2: Milyon Dolarlık Projelerin Başarısız Olmasının Asıl Sebebi Teknoloji Değil, İnsan

Şirketler dijital dönüşüm için milyonlarca dolarlık yatırımlar yapıyor, en son teknoloji yazılımları ve otomasyon sistemlerini fabrikalarına kuruyor. Peki, bu projelerin ne kadarı başarıya ulaşıyor? McKinsey'in 2022 tarihli raporu bu konuda çarpıcı bir gerçeği gözler önüne seriyor:

  • Dijital dönüşüm projelerinin %61'i başarısızlıkla sonuçlanıyor.
  • Bu başarısızlığın küresel finansal bedeli ise yaklaşık 37 milyar dolar.

Rapor, bu devasa kaybın arkasındaki kök nedenleri incelerken ilk sıraya teknolojiyi değil, "insan kaynağını" koyuyor. Çalışanların "robotlar işimi elimden alacak" endişesi, yeni sistemlere karşı gösterilen direnç ve en önemlisi, dijitalleşmenin bir şirket kültürü haline getirilememesi, en pahalı teknolojik yatırımları bile işlevsiz kılabilir. İnsan faktörünün bu kadar kritik olduğu bir ortamda, yapılan en büyük hatalardan biri de insanı ve süreci anlamadan doğrudan teknolojiye sarılmaktır. Bu da bizi üçüncü gerçeğe getiriyor...

Stratejik Çıkarım: En pahalı yazılımdan önce yapılması gereken yatırım, dönüşümü sahiplenecek ve yürütecek olan insan kaynağına ve kültüre yapılan yatırımdır.

Gerçek 3: Mevcut Süreçlerinizi Otomatikleştirmek, İsrafı Dijitalleştirmektir

Dijital dönüşüme başlarken yapılan en yaygın hatalardan biri, mevcut verimsiz süreçleri olduğu gibi alıp teknolojiyle otomatikleştirmeye çalışmaktır. Uzmanlar, dijitalleşmenin temelinde mutlaka "yalın üretim" felsefesinin olması gerektiğini vurguluyor. Yani, dijitalleşmeden önce süreçlerdeki israfları (gereksiz hareketler, beklemeler, hatalı üretim vb.) temizlemek ve operasyonları en verimli hale getirmek gerekiyor.

Peki, süreçleri iyileştirmeden yapılan dijitalleşme neye yol açar? Yalın üretim uzmanı Demet Hanım'ın bu konudaki tespiti, her yöneticinin kulağına küpe olmalı:

"Bunu yapmadan dijital dönüşüme girdiğiniz zaman hayırlı olsun otonom bir israfınız israflı bir süreci elde etmiş oluyorsunuz."

Kısacası, verimsiz bir süreci dijitalleştirmek, size daha verimli bir operasyon sunmaz; sadece israfı daha hızlı ve teknolojik bir şekilde yapmanızı sağlar. Süreçlerini anlamadan teknolojiye koşan şirketler, genellikle bir başka tuzağa daha düşer: Stratejik hedeflerine hizmet etmeyen popüler teknolojileri satın almak.

Stratejik Çıkarım: Unutmayın: Teknolojinin amacı verimliliği artırmaktır; verimsizliği daha hızlı hale getirmek değil.

Gerçek 4: Çözüm ‘Hangi Teknoloji?’ Sorusunda Değil, ‘Hangi Problem?’ Sorusunda Gizli

Yapay zeka, artırılmış gerçeklik (AR) gözlükleri, kobotlar... Bu teknolojiler son derece popüler ve ilgi çekici. Ancak bu, her şirketin bu yatırımları yapması gerektiği anlamına gelmiyor. Sırf trend olduğu için teknolojiye yatırım yapmak, kaynakları boşa harcamaktan başka bir işe yaramayabilir.

Özgür Bey'in de vurguladığı gibi, her fabrikanın operatörlerine AR gözlükleri giydirmesine veya insanlarla yan yana çalışan kobotlara ihtiyacı yoktur. Asıl odaklanılması gereken, şirketin 3-5 yıllık stratejik hedefleridir. Amacınız maliyetleri düşürmek mi, ürün çeşitliliğini artırmak mı, yoksa yeni pazarlara açılmak mı? Teknoloji, bu hedeflere hizmet eden bir araç olmalıdır. Bu yüzden "paket çözüm" yerine, her şirketin kendi ihtiyaçlarına ve hedeflerine özel "terzi usulü" bir yol haritası çizmesi kritik önem taşır.

Stratejik Çıkarım: Stratejiniz pusulanızdır; teknoloji ise sadece sizi hedefinize götürecek gemilerden biridir. Pusulanız olmadan en lüks gemi bile sizi kaybolmaktan kurtaramaz.

Gerçek 5: Dijitalleşme Mühendislerin Yerini Almak İçin Değil, Onların Gerçek İşlerini Yapabilmeleri İçin Var

Sahadaki en acı gerçeklerden biri, üretim mühendislerinin potansiyellerinin altında kullanılmasıdır. Özgür Bey'in tespitiyle, pek çok yetenekli mühendis, zamanının büyük bir kısmını mühendislik yapmak yerine veri toplamak, rapor girmek veya vardiya amirliği yapmak gibi "hamal gibi" işlerle geçiriyor.

İşte dijital dönüşümün en büyük vaatlerinden biri de bu durumu kökünden değiştirmektir. Makinelerden ve süreçlerden otomatik olarak anlık veri toplayan sistemler sayesinde mühendisler, zamanlarını veri girmekle harcamak zorunda kalmazlar. Bunun yerine, bu canlı veriyi analiz ederek kök nedenleri bulmaya, problemleri çözmeye ve süreçleri sürekli iyileştirmeye odaklanabilirler. Kısacası dijitalleşme, mühendisleri işsiz bırakmak için değil, tam tersine onların asıl işi olan mühendisliği yapmalarına olanak tanıyarak şirket için yarattıkları gerçek değeri ortaya çıkarmak için vardır.

Stratejik Çıkarım: Bu dönüşüm, mühendislerinizi birer veri memurundan, şirketinize milyonlar kazandıracak birer problem çözücüye dönüştürme potansiyeli taşır.

Sonuç: Sorulması Gereken Asıl Soru

Gördüğümüz gibi dijital dönüşüm, popüler teknolojileri takip etmekten çok daha derin ve stratejik bir süreçtir. Henüz Sanayi 4.0'ın başındayız, projelerin başarısız olmasının temelinde insan faktörü yatıyor, verimsiz süreçleri otomatikleştirmek sadece israfı hızlandırıyor, her şirketin aynı teknolojiye ihtiyacı yok ve dijitalleşmenin asıl amacı mühendisliğin değerini ortaya çıkarmak.

Tüm bu gerçekler aslında tek bir temel soruna işaret ediyor: Dijital dönüşüm bir teknoloji satın alma projesi değil, bir iş modeli ve kültür dönüşümü projesidir. Bu nedenle şirketlerin kendilerine sorması gereken asıl soru şudur: "Hangi teknolojiyi almalıyız?" değil, "Çözmemiz gereken en önemli problem nedir ve bu yolculuğa nereden başlamalıyız?"

Doğru soru sorulduğunda, teknoloji bir amaç değil, hedeflere ulaştıran güçlü bir araca dönüşür ve maliyet odaklı bir harcamadan, değer odaklı bir yatırıma evrilir.